Lipid Bozuklukları

Lipid bozukluğu olan hastaların normal vücut yağ (kolesterol) seviyelerini sağlamakta sorunları vardır. En sık rastlanan lipid bozuklukları; kolesterol fazlalığı, trigliserid fazlalığı, yada koruyucu kolesterol (HDL Kolesterol) düşüklüğüdür. Bu yağ seviyelerinin yüksekliği, kalp (koroner) hastalığı, felç ve perifer damar hastalıkları (bacaklardaki dolaşım sorunları) ile ilişkilidir. Endokrinologlar, lipid bozuklukları ile ilişkili olabilecek, hipotiroidizm (tiroid hormon azlığı), ilaç kullanımı (kortizon gibi), genetik veya metabolik durumları saptamak için eğitim almışlardır. Lipid bozuklukları özel yönetim gerektiren diyabet, metaboliksendrom, polikistikover sendromu (PKOS) ve obezite gibi durumlarla birlikte bulunabilir. Özel diyetler, egzersiz ve ilaçlar hiperlipidemi ve diğer lipid bozukluklarını tedavi etmek için uygulanabilir.

Lipidlerbesinlerden emilen ya da karaciğer tarafından sentezlenen yağlardır. Tüm lipidler fizyolojik olarak önemli olmalarına karşın trigliserit (TG) ve kolesterol yüksekliği hastalıklara yol açarlar. Trigliseritlerin birinci görevi adiposit ve kas hücrelerinde enerji depolamaktır. Kolesterol ise. hücre zarları, steroidler, safra asitleri ve sinyal moleküllerinin yaygın bileşenlerindendir. Tüm lipidlerhidrofobiktir ve çoğunlukla kanda çözünmezler. Bu nedenle lipoprotein adı verilen hidrofilik ve küresel yapılar içinde taşınmaları gerekir; lipoproteinler de lipid işleme enzimleri için kofaktör ve ligand olan yüzey proteinlere (apoprotein) sahiptirler. Lipoproteinler boyutları ve yoğunluklarına göre sınıflandırılırlar (lipidin proteine oranına göre yoğunluk tespit edilir) ve düşük yoğunluktaki lipoproteinlerin (LDL) yüksek seviyeleri ve yüksek yoğunluktaki lipoproteinlerin (HDL) düşük değerleri aterosklerotik kalp hastalıklarında temel risk faktörleri olduğundan önemlidir.

Eksojen (diyet) lipid metabolizması: diyetteki lipidlerin %95’den fazlası trigliserittir; geriye kalanlar fosfolipidler, serbest yağ asitleri SYA), kolesterol (besinlerde esterlenmiş kolesterol olarak bulunur) ve yağda çözünen vitaminlerdir. Diyetteki trigliseritler mide ve onikiparmak bağırsağında, mide ve pankreas lipazları ve midenin peristaltizmi sayesinde, monogliserit (MG) ve serbest yağ asitleri (SYA) olarak sindirilir. Diyetteki kolesterol esterleri de aynı mekanizma tarafından serbest kolesterole de esterlenir. Bu işlemi takiben monogliseritler (MG), serbest yağ asitleri (SYA) ve serbest kolesterol, onları emilim için bağırsak villuslarına taşıyan safra asiti miselleri sayesinde bağırsakta çözünür hale gelirler. Enterositlerden emildiklerinde, trigliserit olarak yeniden yapılanırlar ve kolesterol ile birlikte, en büyük lipoprotein olan şilomikronlar olarak paketlenirler.

Şilomikronlar, diyetteki trigliserit ve kolesterolleri enterositlerden lenfatikler boyunca dolaşıma taşırlar. Adipoz ve kas dokuları kapilleıinde, şiloıııikron üzerindeki apoprotein C-II (apo C-Il). şilomikronTG’nin %90’ını, yağ asitleri ve gliserole dönüştüren endotellipoproteinlipazını (LPL) harekete geçirir. Yağ asitleri ve gliserol, enerji kullanımı ve depolanması için adiposit ve kas hücreleri tarafından tutulmaktadır. Kolesterolden zengin şilomikron kalıntıları daha sonra, karaciğere geri dönerler ve burada apoprotein E (apo E)’ye bağlı bir işlemden geçerek temizlenirler.

Endojenlipid metabolizması: Karaciğer tarafından sentezlenen lipoproteinlerendojen TG ve kolesterol taşırlar. Lipoproteinler içerdikleri TG çevre dokuları tarafından alınıncaya ya da kendileri karaciğerde temizleninceye kadar kanda dolaşıma devam ederler. TG kaybettikçe kolesterol bakımından daha doymuş hale gelirler, bu nedenle hepatiklipoprotein sentezini tctikleyen faktörler yükseltilmiş plazma kolesterolüne yol açmaktadır.

Çok-düşük-yoğunluktaki lipoproteinler (VLDL) apoprotein B-100 (apo B) içerirler, karaciğerde sentezlenirler ve TG ile kolesterolü çevre dokulara taşırlar. VLDL, karaciğerin plazma SYA ve şilomikron kalıntılarından elde ettiği fazla TG’yi ihraç etme yoludur. Yüksek-yağ diyetlerinde olduğu gibi intrahepatik SYA arttıkça ve fazla adipoz dokusu SYA’yi doğrudan dolaşıma soktuğunda (obezite. kontrol edilemeyen diabetmellitus gibi) VLDL sentezi de artar. VLDL yüzeyindeki Apo C-II, TGleri hücreler tarafından emilen SYA ve gliserole bölmek için endotelyalLPL’yi harekete geçirir.

Orta-yoğunluktaki lipoproteinler (IDL), VLDL ve şilomikronların LPL’ce işlenmesinin ürünleridir. IDL’lerkolestrerol bakımından zengin VLDL ve şilomikron kalıntılarıdır, bunlar ya karaciğer tarafından temizlenir ya da hepatiklipaz tarafından apo B’yi tutan LDL’yemetabolize edilir.

Düşük-yoğunluktaki lipoproteinler (LDL), VLDL ve IDL metabolizmasının ürünleridir ve tüm lipoproteinler içinde en zengin kolesterol değerlerine sahiptirler. Apo B ve hepatik LDL reseptörlerinin başlattığı bir işlemle LDL’lerin yaklaşık %40 Me 60T, karaciğer tarafından temizlenir. Geri kalan kısmı hepatik LDL ya da non-hepatiknon-LDL (scavenger) reseptörleri tarafından tutulur. Hepatik LDL reseptörleri kolesterolün, şilomikronlar ve diyetteki yüksek doymuş yağlar tarafından karaciğere aktarılmasıyla azaIır; düşük diyet yağları ve kolesterol ile de artabilirler. En belirgin olarak makrofajlar üzerinde bulunan nonhepatikscavenger reseptörleri, hepatik reseptörler tarafından işlenmeyen fazla oksitlenmiş dolaşan LDL’leri alırlar. Oksitlenmiş-LDL bakımından zengin makrofajlar, daha sonra endotclyalinflamasyon ya da başka bir uyarıcıya cevaben endotelyuma taşınırlar ve aterosklerotik plakalardaki köpük hücreleri oluştururlar. LDL’ nin büyük yüzen ve küçük yoğun LDL olmak üzere iki biçimi vardır. Küçük, yoğun LDL’ 1er, kolesterol esterleri bakımından zengindir ve hipertrigliseridemi, insulin direnci gibi metabolikrahatsızlıklıklarla bağlantılıdır ve özellikle aterojeniktir. Küçük, yoğun LDL’lerin yüksek değerdeki aterojenitesi, dolaşımda daha uzun kalmaya ve endotelyum ile yüksek oksitlenmeye yol açan, hepatik LDL reseptörlerine daha az etkili bağlanmasından kaynaklanmaktadır.

Yüksek-yoğunluktaki lipoproteinler (HDL) enterosit ve karaciğerde sentezlenen ve başlangıçta kolesterol içermeyen lipoproteinlerdir. HDL metabolizması karmaşıktır, fakat HDL’nin en önemli rolü çevre dokulardan kolesterolü toplamak ve bunu, diğer hücreler, diğer lipoproteinler (kolesteril ester transfer proteinleri [CETP| kullanan) ile (temizlenmesi için) karaciğer gibi en çok ihtiyaç duyulan bölgelere iletmektir. En önemli etkisi anti-aterojenik olmasıdır. Hücrelerden serbest kolesterolün dışarıya atılması, apo A-I ile birleşerek “yeni” HDL üreten ATP bağlayıcı kaset taşıyıcı A 1 (ABCA1) ile sağlanmaktadır. Yeni HDL içindeki serbest kolesterol lesitin-kolesterol açiltransferaz (LCAT) enzimi tarafından esterlenir ve olgun HDL üretir. Kandaki HDL değerleri ters kolesterol taşınmasını tamamen yansıtmayabilir.

Lipoprotein(a) ILp(a)] apolipoprotein(a) içerir ve kraker (kringle) adı verilen 5 sistein-yönünden-zengin bölge ile tanımlanır. Bu bölgelerden biri plazminogen ile homojendir ve yarışmalı olarak fibrinoliz engel olup trombüse zemin hazırladığı düşünülmektedir. Lp(a) ayrıca aterosklerozu da doğrudan uyarabilmektedir.Lp(a) üretiminin metabolik yolları ve temizlenmesi çok iyi tanımianmamıştır, fakat diyabetik neftopati hastalarında değerler yükselmektedir.

Dislipidemi (Hiperlipidcmi) Nedir ?

Dislipidemi plazma kolesterol ve/veya TGlerin yükselmesi ya da ateroskleroz gelişimine katkıda bulunan düşük HDL değerleridir. Sebepler birincil (genetik) ya da ikincil olabilir. Tanı toplam kolesterol, TG ve lipoproteinlerin plazma değerlerinin hesaplanmasıyla konur. Tedavi diyet değişiklikleri, egzersiz ve lipid-düşürücü ilaçlardır.

Lipid değerleri ile kardiyovasküler risk arasında muhtemelen doğrusal bir ilişki vardır Hiperlipidemi tedavisindeki başarının en güçlü kanıtı, tedavinin yüksek LDL değerlerini düşürmesidir. Yüksek TG değerlerinin düşürülmesi ve düşük HDL değerlerinin yükseltilmesi konusunda ise tedavi daha az etkilidir, yüksek TG ve düşük HDL değerleri, erkeklere oranla kadınlarda daha belirgin kardiyovasküler risk göstergeleridir.

Birincil sebepler, TG ve LDL kolesterolün fazla üretilmesi ve eksik temizlenmesine ya da HDL’nin az üretilmesi ve fazla temizlenmesine neden olan tekil ya da çoğul genetik mutasyonlardır (aşağıdaki tabloya bakınız). Bir hastada dislipideminin fiziksel belirtileri, erken aterosklerotik hastalık başlangıcı (< 60 yaş), ailede aterosklerotik hastalık öyküsü ya da serum kolesterol > 240 mg/dl (>6.2mmol/L) sahip olduğunda, birincil lipid bozukluklarından şüphe edilmektedir. Birincil bozukluklar çocuklarda dislipideminin en yaygın sebepleri olsalar da yetişkinlerde bu durum çok sık değildir.

İkincil sebepleryetişkinlerdeki birçok dislipidemi vakalarında görülmektedir. Gelişmiş ülkelerdeki en önemli ikincil sebep, doymuş yağ, kolesterol ve trans-yağ asitlerinin (TYA) vücuda diyetle yoğun girişi ile hareketsiz yaşam tarzıdır. TYA’lar çoklu doymamış yağ asitİerine hidrojen atomlarının eklenmesiyle oluşur; yaygın olarak birçok işlenmiş gıdada bulunurlar ve doymuş yağ olarak aterojeniktirler. Diğer yaygın ikincil sebepler: diabetesmellitus, yüksek alkol kullanımı, kronik böbrek yetmezliği, hipotiroidizm, primerbiliyersiroz, ve diğer kolestatik karaciğer hastalıkları ve ilaçlar (tiyazidler, beta blokerler, retinoid, östrojen, progestin ve glukokortikoidler) olarak sayılabilir. Hastalar yüksek TG; yüksek, küçük, yoğun LDL fraksiyonları ve düşük HDL gibi aterojenik birleşimlere sahip olmaya eğilimli olduklarından diyabet özellikle önemli ikincil sebeplerdendir. Özellikle Tip 2 diyabet hastaları risk grubundadır. Diyabetik dislipidemi, bazı tip 2 diyabet hastalarının yaşam şeklini tanımlayan yüksek kalori tüketimi ve fiziksel hareketsizlik sonucu genellikle şiddetlenir.

Tablo: Hiperlipidemiye Yol Açan Genetik Bozukluklar

Semptomlar ve Bulgular

Dislipidemi kendi başına semptomlara yol açmaz, fakat koroner arter ve periferik arter hastalıkları da dahil olmak üzere semptomatikvasküler hastalıklara yol açabilir. Yüksek TG (> 1000 mg/dl) akut pankreatite neden olabilir. Yüksek değerlerdeki LDL gözkapağı ksantelazması: arkus kornea ve Aşil, dirsek ve diz tendonlarında ve metakarpofalangeal eklemler üzerinde bulunan tendinözksantomlara neden olur. Ailesel hiperkolesterolemininhomozigot formuna sahip hastalar, yukarıdaki bulgulara ek olarak planar ya da kutanözksantomlara da sahip olabilirler. Ciddi derecede yüksek TG’ye sahip hastalarda, gövde, sırt, dirsek, sırt, dizler, el ve ayaklarda “eruptive” ksantomlar görülebilir. Seyrek disbetaliprotetincmi hastaları palmar ve tüberozksantomlara sahip olabilirler.

Ağır hipertrigliseridemi (>200 mg/dL [22.6mmol/LJ) retinal arter ve venlere kremsi beyaz bir görünüş verebilir (lipemiaretinalis). Aşırı yüksek lipid düzeyleri kan plazmasına sütsü bir görüntü verebilir.

Tanı ve Tarama

Dislipidemiden, karakteristik fiziksel bulgular görülen hastalarda şüphe edilebilmesine rağmen. tanı serum lipidlerinin ölçülmesiyle konur. Rutin ölçümler (lipidprofili) toplam kolesterol (TK), TG. HDL ve LDL ölçümlerini içerir.

TK, TG ve HDL doğrudan hesaplanır; TK ve TG değerleri kolesterolü ve şilomikron, VLDL. İDL, LDL ve HDL dahil olmak üzere dolaşan tüm lipoproteinlerdeki kolesterol ve TG’leri yansıtır. Testler akut bir hastalığın düzelmesi sonuna kadar ertelenmelidir, çünkü inflamatuar durumlarda TG yükselmekte ve kolesterol seviyeleri düşmektedir.

Açken alınan lipidprofili (TK, TG, HDL ve ölçülmüş LDL) yirmi yaş ve üstündeki tüm yetişkinlerden alınmalı ve beş yılda bir tekrarlanmalıdır. Lipid ölçümleri, diabetesmellitus, sigara kullanımı, hipertansiyon, erkeklerde 55 yaş öncesinde birinci derece akrabalarda ve kadınlarda 65 yaş öncesi birinci derece akrabalarda koroner arter hastalığı görülüp görülmediğine dair ailesel geçmiş gibi diğer kardiyovasküler risk faktörlerinin de değerlendirilmesiyle birlikte yapılmalıdır.

Erken aterosklerotikkardiyovasküler hastalık, normal ya da normale yakın lipid seviyelere sahip kardiyovasküler hastalıklar, kalp hastalıkları konusunda aile geçmişi veya ilaç tedavisine refrakter yüksek LDL sahibi hastalar büyük bir olasılıkla Lp(a) değerlerini ölçtürmelidirler. Lp(a) değerleri ayrıca, ilaç tedavisinin gerekip gerekmediğini belirlemek için sınır seviyesinde yüksek LDL sahibi hastalarda doğrudan da hesaplanabilir. C-reaktif protein ve homosistein ölçümü de aynı varlık içinde değerlendirilebilir.

Dislipidemi Tedavisi Nasıl Yapılır ?

Tedavi kardiyovasküler hastalıkları olan tüm hastalar (ikincil önleme) ve hastalığı olmayan bazı hastalar (birincil önleme) için belirlenmiştir. Ulusal Sağlık Enstitüsü’nün (TheNationalInstitutes of Health) Ulusal Kolesterol Eğitim Programı (NationalCholesterolEducation Program-NCEP), Yetişkin Eğitim III. Paneli (AdultTreatment Panel III—ATPIII) Yönergeleri hangi yetişkinlerin tedavi edileceğine karar verirken kullanılan en yaygın referanstır (aşağıdaki tablolara bakınız).



LDL düşürücü tedavi seçenekleri yaşam tarzında değişiklikler (diyet ve egzersiz), ilaçlar, diyet takviyelerini içerir. Bunların birçoğu diğer lipid anormalliklerinin tedavisinde de etkilidir. Egzersiz bazı insanlarda doğrudan LDL’yi düşürmektedir; aynı zamanda ideal vücut kilosunu korumak için de gereklidir. Diyet değişiklikleri ve egzersiz mümkün olduğunca ilk yaklaşım olmalıdır.

Diyet değişiklikleri doymuş yağ ve kolesterol aliminin düşürülmesi, tekli-doymamış yağların, lifli gıdaların ve kompleks karbonhidratların aliminin artırılması ve ideal vücut kilosunun korunmasını kapsar.

Yaşam tarzı değişikliklerinin ilaç tedavisi başlanmadan önce mutlaka uygulanmalıdır. Orta ve düşük kardiyovasküler riski olan hastalar için 3-6 ay uygun bir süredir. Genellikle 2-3 ay aralıklarla yapılan 2-3 vizit hasta uyumu ve motivasyonunu arttırmak açısından önemlidir.

Yaşam şartlarının değiştirilmesi etkili olmadığında uygulanacak bir sonraki adım ilaçlardır. Bununla birlikte, oldukça yüksek LDL seviyesine sahip (>200ıng/dL [>5.2mmol/L] ve yüksek kardiyovasküler risk grubunda olan hastalarda ilaç tedavisi en başından itibaren diyet ve egzersiz ile birlikte yürütülmelidir.

StatinlerLDL’nin düşürülmesi için tercih edilen ilaçlardır. Net olarak kardiyovasküler ölümleri azaltırlar. Statinler, kolesterol sentezinde temel enzimlerden biri olan hidroksimetilglutarilCoAredüktazıinhibe ederler ve LDL reseptörlerinin upregülasyonu ve artmış LDL’nin temizlenmesini sağlarlar. LDL seviyesini yüzde altmışa kadar düşürürler ve HDL’de küçük yükselmeler ile TGlcrde orta derecede düşüşler meydan getirirler.

Safra asit sekestrantları, bağırsaklarda safra asitlerin yeniden emlimini engeller; safra sentezi için, hepatik LDL reseptörlerini dolaşımda olan kolesterolü almaya zorlar. Kardiyovasküler ölümleri azalttıkları kanıtlanmıştır.

Ezetimib bağırsakta kolesterol ve fıtosteroleınilimine engel olur. Genellikle LDL’yi yüzde onbeş ile yirmi arasında düşürür ve HDL’de küçük yükselmelere ve TG’lcrde hafif bir düşüşe neden olur. Ezetimib, statinlcreintoleransı olan hastalarda tekli ilaç tedavisi olarak kullanılabilir veya yüksek LDL direncine karşı maksimum dozda statin kullanan hastalara ek olarak verilebilir. Yan etkilere sık rastlanmaz.

LDL değerlerini düşüren diyet katkıları lifli gıdaları ve bitkisel sterol (sitosterol ve kampesterol) içerir. Stanoller HDL yi etkilemeden yüzde 10 a kadar LDL seviyesini ve bağırsak miçellerinde kolesterolün yerini değiştirerek TGleri düşürürler. Sarımsak takviyesi ve cevizin de LDL düşmesini etkilediği savunulmaktadır, fakat kullanımlarını destekleyen çok az kanıt elde edilmiştir.

Tedaviye dirençli ailevihiperkoleslerolemi vakalarında Seçenekler (LDL’ninekstrakorporal plazma ile değiştirildiği) LDL aferez de tercih edilebilir. LDL aferezi, maksimum ölçülerde dayanılabilen tedavinin LDL’yi yeterli oranda düşürmeyi başaramadığı birçok durumda yapılan bir prosedürdür. Aferez aynı zamanda, ilaç tedavisine kısıtlı ya da hiç cevap vermeyen ailesel hiperkolesterolemininhomozigot formuna sahip hastaların genel tedavi yöntemidir.

TG düşürücü tedavi; Yüksek TGlerin kendi başlarına kardiyovasküler hastalıklara yol açıp açmadıkları net olmasa da, KAH’na neden olan (örn., diyabet, metabolik sendrom) birçok metabolik anormallikle ilişkilendirimiş olmaları açısından önemlidir. Belli bir hedef olmamakla birlikte, 150 mg/dL (1.7mmol/L)’den düşük değerler genelde istenen değerlerdir. Tedavi öncelikle egzersiz, kilo verme, konsantre diyet şekerleri ve alkolden kaçınma gibi yaşam tarzının değiştirilmesini içermektedir, omega 3 yağ asitleri bakımından zengin balıktan 2 – 4 porsiyon/hafta almak etkili olabilir, Diyabetli hastalarda glikoz değerleri çok sıkı kontrol edilmelidir. Eğer bu önlemler yetersizse, lipid-düşürücü ilaçlar dikkate alınmalıdır. Çok yüksek TG’e sahip hastalar, akut pankreatit riskini hızlıca azaltmak için teşhisle beraber ilaç tedavisine başlamalıdırlar.

Fibratlar TG’yi yüzde 50’ye kadar düşürürler. Karaciğer ve kaslarda yüksek yağ asiti oksitlenmesine ve düşük VLDL sentezine neden olan endotelyalLPL’yi uyardıkları bilinmektedir. Ayrıca yüzde yirmiye kadar HDL seviyelerini yükseltirler.

Nikotinik asit de faydalı olabilir.Eğer yüksek LDL değerleri de eşlik ediyorsa, statinlerTGleri 500 mg/dL’den düşük hastalarda kullanılabilir: statinlerVLDL’nin azalmasıyla LDL ve TGleri de düşürebilirler. Sadece TGler yükselirse, fibratlar tercih edilen ilaçlardır.

Yüksek dozlardaki omega-3 yağ asitleri (eikosapentaenoik asit ve dokosahcksaenoik asit) TGlerin azalmasında etkili olabilir. Omega-3 yağ asitleri diğer tedavileri destekleyici olarak faydalıdır.

Düşük HDLdeğerlerini yükseltmeye yönelik tedavilerölüm riskini azaltabilir, fakat bu konudaki veriler kısıtlıdır. Tedavi egzersizin artırılması ve tekli doymamış yağ alimim içerir. Alkol HDL’yi yükseltir, fakat diğer birçok yan etkisi yüzünden rutin bir tedavi olarak önerilmez. Yaşam tarzındaki değişikliğin yeterli olmadığı durumlarda ilaçlar faydalıdır.Nikotinik asit (niasin) HDL’yi yükselten en etkili ilaçtır. Etki mekanizması bilinmemektedir, fakat hem HDL üretimini artırdığı hem de HDL temizlenmesini azalttığı görülmektedir; yan etkileri önleyebilir; yavaş salimlipréparai yan etkilerin sıklığını azaltır. FibratlarHDL’yi yükseltir.

Yüksek Lp(a tedavisini yönlendirebilmek ya da tedavinin yararlarını belirlemek için çok az veri mevcuttur. NiasinLp(a)’yı doğrudan etkileyen tek ilaçtır; yüksek dozlarda Lp(a)’yı yüzde yirmi ve az oranda düşürebilir. Yüksek Lp(a) olan hastalara uygulanan genel yaklaşım LDL seviyesini etkileşimli olarak düşürmektir.

HipolipidemiNedir ?

Hipolipidemi, primer (genetik) ya da ikincil faktörlerin yol açtığı plazma lipoproteinlerdeki azalmalardır. Genellikle asemptomatiktir ve rutin lipid tetkiklerinde rastlantısal olarak teşhis edilir. İkincil hipolipideminin tedavisi temel sebepleri iyileştirme sürecini içerir. Temel hipolipideminin tedavisi genellikle gereksizdir, fakat bazı genetik bozukluklara sahip hastaların yüksek dozda E vitamini kullanmaları gerekmektedir.

Hipolipidemi şu şekilde tanımlanır: Toplam kolesterol (TK) < 120 mg/dL (<3.1mmol/L) veya LDL < 50 mg/dL (<0.13 mmol/L). İkincil nedenler temel nedenlere oranla daha yaygındır ve bunlar hipertiroidizm, kronik infeksiyonlar ve diğer inflamatuar durumlar, hematolojik ve diğer habis durumlar, beslenme bozukluğu (buna dahil olarak kronik alkol kullanımı) ve emilim bozukluklarıdır.Lipid-düşürücü ilaç kullanmayan bir hastada beklenmedik bir şekilde düşük kolesterol ve düşük LDL bulguları AST, ALT ve tiroid uyarıcı hormonların ölçümlerini içerecek bir teşhis değerlendirmesi yapılmasını gerektirir.

LDL’nin az üretilmesi ya da fazla temizlenmesine neden olan tekil ya da çoğul genetik mutasyonların yol açtığı üç temel bozukluk vardır. Bunlar:

Abetalipoproteinenıi; şilomikron ve VLDL formasyonunda önemli olan kromozonıal TG transfer proteini için gende oluşan mutasyondan kaynaklanır. Diyet yağları emilemez ve her iki metabolik yoldaki lipoproteinler serumdan yoksundur; TK tipik olarak <45 mg/dL (<1.16 mmol/L), TG’ler<20 mg/dL (<0.23 mmol/L) ve LDL’ler de belirlememektedir. Bu durum genellikle bebeklerde en başta yağların emilim bozukluğu, yağlı dışkı ve boy kısalığı ile fark edilir. Zihinsel gerilikle de sonuçlanabilir. E vitamini VLDL ve LDLTer sayesinde çevre dokulara taşındığından, bundan en çok etkilenen bireyler sonunda ciddi E vitamini eksikliği yaşarlar. Semptomlar ve bulgular yavaş retinaldejenerasyondan kaynaklanan görsel değişiklikler, duyusal nöropati, arka kolon bulguları ve serebellar bulgular olarak, dismetriataksi ve sonunda ölüme de yol açabilen spastisitedir. Eritrositlerde akantositoz kandaki en belirgin özelliklerden biridir. Teşhis plazmada apo B yokluğu ile konur; bağırsak biyopsileri mikrosomal transfer proteinin eksikliğini gösterir. Tedavi yüksek dozda E vitamini alımı ve bunu destekleyici diyet yağları ve diğer yağda çözünebilen vitaminlerle mümkündür.

Hipobetalipoproteinemi apo B gen kodlamalarındaki mutasyondan kaynaklanan otozomal dominant bir durumdur. Heterozigot hastalar apo B’yi kesmiş ve bu da hızlı LDL temizlenmesine yol açmıştır. Heterozigotlar TK <120 mg/dL ve LDL <180 mg/dL olması dışında hiçbir bulgu ya da semptom göstermezler. TGler normaldir. Homozigot hastalar düşük lipid değerlerine neden olan kısa ya da Abetalipoproteinemisemptomlarına yol açan apo B sentezinden yoksundurlar. Tanı düşük seviyelerdeki LDL ve apo B bulgularıyla konur; hipobetalipoproteinemi ve abetalipoproteinemi, aile geçmişleriyle birbirinden ayrılırlar. Düşük fakat tespit edilebilir seviyedeki LDL içeren heterozigotlar ve homozigotlar için tedavi gerekli değildir. LDL’si olmayan homozigotlaıın tedavisi abetalipoproteinemi ile aynıdır.

Şilomikron birikim hastalığı, enterositlerden yetersiz apo B salgılanmasına yol açan bilinmeyen bir mutasyon kaynaklı otozomal resesif bir durumdur. Şilomikron sentezi yoktur, fakat VLDL sentezi bozulmamıştır. Bundan etkilenen bebeklerde yağ emilim bozukluğu, yağlı dışkı ve boy kısalığı görülür ve abetalipoproteinemi durumundakine benzer nörolojik hastalıklar gelişebilir. Tanı, düşük kolesterollü hastaların bağırsak biyopsisi ve postprandialşilomikronların yokluğu ile konur. Tedavi yağ ve yağda çözünen vitamin takviyesiyle yapılır.